top of page

VAROLUŞ DERGİSİ 100. SAYI KUTLAMASI; NEDEN YAZIYORUM?

Güncelleme tarihi: 1 gün önce


Çocukluğumdan beri okumak benim için yemek içmek gibi bir eylemdi. Bambaşka diyarlara daldığım kendi küçük dünyamdan çıkıp eğlendiğim oyun gibi bir alandı. Neden eğleniyordum, çünkü bir sınırlama yoktu, dünya küçülüyordu ben okurken her şey yakınlaşıyordu bana.


Peki bu okuma sevdam ailemden mi geliyor ? Cevabı: Hayır. Ortaokulda bir Türkçe öğretmenim vardı ve okumayı o da çok sevdiği için bize hem Dünya hem de Türk edebiyatını anlatır, çeşitli öyküleri okumamız için ödev gibi verir, o kadar ince detaylara girer incelerdik ki, onun sayesinde okumaya bambaşka gözle baktım. Tabi o da ilgim olduğunu bildiği için bana ekstra kitaplar getirirdi, yoksa ben nereden bilecektim Dünya ve Türk edebiyatını etkileyen yazıları ve öyküleri, ama bunları klasik derslerin dışında tüm ekstralar için de söylüyorum.


Lisede de devam etti bu sevdam ve Tanrı beni Felsefe öğretmenim ile ödüllendirdi. Öğretmenliği de onun sayesinde seçtim diyebilirim. O konuşurken her şey susardı sınıftaki en çılgın en yaramaz haylaz çocuklar bile. Öyle bir konuşurdu ki, sizi bambaşka diyarlara götürür oralarda dolaştırır hayal kurdurur sorgulatır bambaşka biri olarak sınıfa geri döndürürdü. Felsefeyi o kadar güzel hikâyeleştirirdi ki bütün filozoflar onun sayesinde yakın arkadaşım gibiydiler. Tabi edebiyat öğretmenim de muhteşem bir insandı ama Felsefe öğretmenim bir başkaydı. Bir diğer önemli özellik ise burada bahsetmeden geçemeyeceğim, fiziksel yapısı o kadar farklıydı ki bu konudaki algılarımı da altüst eden kadındır. Kendisi yaklaşık 1.50 boylarında zayıf denilebilecek ölçüleri olan uzun saçlı tanımlamalara göre aslında çokta dikkat çekmeyen özelliklere sahipti ama işte o konuşmaya başladığında herkes susardı neden? Çünkü muhteşem bir ses tonu ve anlatma biçimi vardı ve öyle güzel örnekler verir anlattığı şeyi öyle bir tamamlardı ki asla unutmazdınız. Bugün bile hala aklımdadır.


İşte böyle temellerle başlayınca alışkanlıklarınız kemikleşiyor ve bir yaşam şeklini alıyor ve bir daha bu alışkanlıkları değiştirmekte kolay kolay mümkün olmuyor, çünkü bu alışkanlık sizin karakterinizin bir parçası oluyor. Okumak nasıl her gün yemek yiyorsam benim için öyle bir eylem artık.


Okudukça siz de yaşadınız mı bilmiyorum ama daha bir kitabı bitirmeden diğer hangi kitabı alacağımı düşünürdüm. Ki benim çocukluğumda şimdiki imkanlar yoktu, sadece belli kitapçılar vardı ve ben küçük bir ilçe de yaşadığım için de istediğim kitapların gelişini beklerdim, çünkü öğretmenlerimle kontak halindeydim ve okuyan arkadaşlarla da okuduktan sonra kitapları değişirdik. Tabi şimdi her şeye erişmek artık çok daha kolay dijital platform çok daha güzel kolaylıklar sağlıyor. Bir de dijital kitap çıktı ve siz binlerce kitabı yükleyebiliyorsunuz artık erişim çok kolay bulamama gibi bir derdiniz yok. Zamanın değişimi ve gerçeği de bize böyle yansıyor. Ama ben hala dijital kitaba tam geçemedim çünkü kitabı okurken çizmeyi sayfalarda geri gitmeyi notlar almayı ve kitabın kokusunu seviyorum. Bu da benim alışkanlığım peki ya siz siz neyi seviyorsunuz?


Yazma sevdam ise aslında okumaya göre çok geç başladı. Okumak çok daha kolaydı benim için. Küçük küçük unutmamam gereken şeyleri not alır, bazen de hislerimi yazardım, bu günlük gibi değil de daha çok eskiler bilir hatıra defteri şeklindeydi ve birkaç şiir denemem de vardı. Ve Üniversite hayatım boyunca da böyle devam etti. Mesleğe başlayıp o sorumluluğu alınca birçok şeye ara verdim sonra aile ve çocuk ve hayatın birçok konusu girdi tabii ki yaşamam gereken. Ta ki covid'ten hemen önce bir gün ben artık profesyonelce yazmak istiyorum ve bunu dersini almalıyım artık diyene kadar. Ve yaptım da bir yazarlık atölyesine katıldım ve yaklaşık iki yıl devam ettim yazmaya. Orada edindiğim arkadaşlar da benim için artık birer dostlar.


O kadar muhteşem bir iki yıl geçirdik ki çeşitli hikayeler ve yazılar yazdık ve yazdığımız öyküleri de bir kitapta toplayıp bir öykü kitabı çıkarttık. Ardından herkes kendi kanatlarında uçmaya devam etti, ediyor. Varoluş Dergisiyle de sürecim Sevgili İsmail Bülbül hocam ve Reiki ile tanışmamla başladı. İsmail Hocamla geçirdiğim süre içerisinde Varoluş Dergisinin varlığını öğrendim ve bir sohbetimizde yazılardan ve dergiden bahsedince niye sen de aramıza katılmıyorsun dedi ve ben de kabul ettim. İşte burada ki sürecim de böyle başladı ve devam ediyor.


Bir hocamız şöyle demişti: 'Yazmak eylemi insanın içindeki çöpü dışarı dökmesidir', buna tüm kalbimle katılıyorum, kendimize hiç bir sınırlama koymadan bazen konuşamadığımız, anlatamadığımız şeyleri de yazarsak rahatladığımızı göreceğiz. Aslında yazmak bu açıdan baktığımızda bir tür terapi gibidir de. Ve ben bana bu fırsatı veren ve bu sayede yazmayı daha dikkatle özenle yapmamı sağlayan Varoluş Dergisi ailesine ve İsmail Hocama teşekkürü bir borç bilirim. Ve 100. sayımızı kutluyoruz, daha nice 100.cü sayılara diyorum. Kutlu olsun 100. yılın Varoluş Dergisi. Sevgiyle selamlıyorum.


Arzu SEZGİN


Comentarios

Obtuvo 0 de 5 estrellas.
Aún no hay calificaciones

Agrega una calificación

Mart

1/2
bottom of page