top of page

İÇİMDE EKSİK KALAN NE?



Her şey var gibi…ama bir şey hep eksik. Gülüyoruz, başarıyoruz, alıyoruz, paylaşıyoruz…Hep bir sonrakinde gözümüz. İçimizde bir boşluk, sessizce büyümeye devam ediyor.


Çağımızın önemli meselelerinden biri haline gelen bu duyguda, ister iş ister sosyal hayat ister ilişkilerde olsun “yeter” diyemiyor pek çok insan. Sürekli fazlasını isteyen, hep daha iyiye ulaşmayı pompalayan bir kültürün içindeyiz.


Adını koyamıyoruz çoğu zaman. Belki bir eksiklik, belki bir arayış… Belki de sadece bir yorgunluk. Görünmez bir el gibi okşuyor başımızı, sinsice. Adeta bir susuzluk gibi dolaşıyor içimizde. Ne kadar içsek de doymuyoruz.


Ne kadar sahip olsak da yetmiyor. Beklentilerin fazlalığı sorunu aslında bu bir nevi. Çünkü mesele bir şeye sahip olmak değil, bazen neye sahip olmak istediğimizi bile bilmiyoruz.


Gelecek kaygısı ve geçmişin yükü arasında sıkışan birey, içinde bulunduğu anı yaşayamaz hale geliyor. Tatmin, çoğu zaman şu an ile barışık olmaktan geçiyor halbuki. Tüketmenin sınırı yok, ama tatminin var. Nerede durmak gerektiğini bilmek de bir bilgeliktir.


Her şeyin anında olmasını istiyoruz. Bu ise uzun vadeli çaba gerektiren işlerde; örneğin bir sanat eseri oluşturma ya da kariyer inşasında, sabırsızlığa ve tatminsizliğe neden oluyor.


Başarı, dışarıdan onay alma üzerine kurulduğunda da içsel tatmin, yerini sürekli “daha fazlası” arayışına bırakıyor. İçten içe hep bir şey eksik hissi devam ediyor.


Kendimizi duymayı bile unuttuk belki de, başkalarının hayatını izlemekten yorulurken…

Kendi hayatımıza bakamaz olduk sonra. O yüzden her şey geçici bir heyecan… Sonrası yine aynı boşluk. Ne alsak, ne giysek, nereye gitsek; içimizdeki o eksik parça tamamlanmıyor, çünkü aslında orası dışarıdan tamamlanacak bir yer değil.


Tatminsizlik, bir yoksunluk değil. Sadece kendimizle bağımızı kopardığımızda büyüyen bir yalnızlık. Huzuru dışarda değil, içeride aramamız gerektiğini unuttuğumuzda başlıyor her şey.


Belki de artık durma zamanı.


Bir şeyler eklemek yerine, fazlalıkları bırakma zamanı.


Sadece bakmak değil, görmek; sadece duymak değil, hissetmek zamanı.


Kendimizle bağlantı kurarak, gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu anlama; kendimize uzanma zamanı.


Başkalarının çizdiği hedeflerle değil, kendi değerlerimizle yaşamalıyız. Sahip olduklarımızın farkında olarak, onları değersizleştirmeden; şükür ve teşekkür enerjisinde olmalıyız.


Tatminsizlik çoğu zaman bir yokluk değil fazlalıktır demiştik. Fazla beklenti, fazla kıyas… Oysaki bu fazlalık içinde kaybolur en saf mutluluklar. Bir bakışta, bir sessizlikte, bir derin nefeste gizlidir; ama büyük şeyler içinde arar dururuz bilmeden yanılıp.


Ve sonunda fark ederiz ki; aradığımız gerçek doyum iç dünyamızın dinginliğinde bulunur; anlamda, bağda, özde saklıdır.

Kim bilir? Bazen en büyük tamamlanış, hiçbir şey eklemeden sadece olduğun gibi kalabilmektir.

Ya da bazen sadece eksilerek iç huzura kavuşuruz, ne dersiniz?


Seher BAKIM



留言

評等為 0(最高為 5 顆星)。
暫無評等

新增評等

Mart

1/2
bottom of page