EVİM KALBİM
- ŞEBNEM HOŞER
- 5 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Nis

İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen sürede kendini en huzurlu hissettiği yer ana rahmidir. İnsan farkında bile olmadan yaşamı boyunca bu huzuru arıyor aslında. Yani ilk yuvasını, gerçek evini. O yüzden de ev bir yer değil bir histir derler. Kendini evinde, güvende hissedebilmek için sosyal ilişkilerinde de, özel ilişkilerinde de sağlıklı bir bağ kurmalısın. Tıpkı annenle kurduğun o ilk bağ gibi. Güvenli, güçlü ve koşulsuz. Sağlıklı ilişkiler kurmanın anneyle mutlaka bir ilgisi olmalı. Örneğin eş seçimi. Eş seçimi hayatta alınacak en önemli karardır. Çünkü bu seçimin altında istek, tutku, korku ve bir sürü karmaşık duygular vardır. Farkında bile olmadan ana rahmi huzurunu ararken ona en yakın hissi bulduğumuzu hissettiğimiz anda atları bağlıyor, oraya obamızı kuruyoruz. Bazen büyük kasırgalar çıkıyor, bazen de savaşlar ve yerle yeksan oluyor oban. Peki obanı tekrar kurmaktan vazgeçiyor musun? Asla. Huzuru başka düzlüklerde, başka nehir kıyılarında arıyorsun. İnsan böyledir. Huzuru ararken yediği darbeleri önemsemez, vazgeçmez. Çünkü hayatın hayat arkadaşını, yoldaşını bulup evinde huzurlu hissetmekle bir ilgisi olmalı.
Çok sevdiğim biri doğru eş seçimi Jackpot’u kazanmak gibidir demişti. Ne kadar da haklıydı. Bir sürü aynı meyvenin bir araya gelebilme kombinasyonu…Mümkün mü? Mümkün olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Ne istiyoruz karşımızdakinden? Neye ihtiyacımız var hepimizin? Sevgiye, özveriye, sadakate, huzura ve biraz da dış güzelliğe elbette. Güzellik önemli tabii ama sen hiç sana ilk bakışta sıradan gelen bir yüzün zamanla güzelleştiğini gördün mü? Ben gördüm. Gülünce gözleri gülen, kalbine aklına kötülük getirmeyen, hep güzel kelam eden, karşılıksız iyilikler yapan, peygamber değil ya arada sinirlenen fakat sinirlense de sükunetini, saygısını koruyan, kimsenin görmediği yerde el altından var gücüyle iyilik yapan o yüzün gitgide güzelleştiğini, hayran olunası bir hal aldığını gözlerimle gördüm. Neşet Ertaş’ın da gördüğü gibi; ‘Saçların ağarsa belin bükülse, birer birer hep dişlerin dökülse, vücudun kurusa kanın çekilse, yine şu gönlümün yârisin benim.’
Videoda moloz yığınlarının arasında, savaşın tam ortasında bir piyano. Piyanonun başında üstü başı toz toprak içinde genç bir adam. Vücudu yara bere içinde. Arap ritimli bir parça çalıyor. Yüzünde insanı ufak tefek dertlerinden utandıran bir gülümseme var. Son zamanlarda gördüğüm en güzel yüz, en güzel gülüş. Her nerede olursa olsun, hangi durumda olursa olsun etrafını güzelleştiren, kalbinin güzelliğiyle güzelleşen insanlara…Var olun…
Şebnem HOŞER
Comments